Türkiye’nin Elektriği Paris’e Varmaya Yeter mi?

Sosyal Demokrasi Gündemi
7 min readOct 31, 2021

--

Uluslararası iklim siyaseti UNFCCC organizasyonu ile her yıl toplanan Taraflar Konferansı’nda şekillenmektedir. 1992 yılında kurulan UNFCCC, 197 ülkenin taraf olduğu Sözleşme kapsamında iklim sistemini insan kaynaklı geri döndürülemez etkilerden korumayı amaçlamakta, bu bağlamda ülkelerin karbon salımlarını azaltmasını gerekli kılmaktadır. Bu gayeyle ilk küresel iklim anlaşması olan Kyoto Protokolü kabul edilmiş ancak beklenen etkiyi yaratmamıştır. Kyoto Protokolü özelinde ülkelerin ayrışmasına karşılık 2015 yılında Paris Anlaşması geniş bir katılımla kabul edilmiş ve yürürlüğe girmiştir. Kyoto’ya göre daha az bağlayıcı ama ona göre daha esnek bir yapı sunan Paris Anlaşması devletler tarafından önemli ölçüde kabul görmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anlaşma’yı yakın zamanda onaylamış ve Ulusal Katkı Beyanı ile emisyonlarını azaltmayı taahhüt etmiştir. Elektrik sektörüne odaklanan bu yazı Türkiye’nin beyanını değerlendirmekte, uygulanması gereken genel politikaları sıralamaktadır.

Uluslararası İklim Siyaseti

İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin 1980’li yıllarda bilim dünyasında geniş çaplı tartışılmaya başlanmasının üzerine meselenin uluslararası boyutta ele alınması gereği doğdu. Böylece 1992 yılında Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altında İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi sekretaryası (UNFCCC) kuruldu. İlk yıllarında devletler arası iklim müzakerelerini yürütmekle görevli olan Sekretarya artık Sözleşme’nin, Kyoto Protokolü’nün ve Paris İklim Anlaşması’nın uygulanması amacıyla oluşturulmuş karmaşık bir yapının yönetilmesini desteklemektedir. Sekretarya her yıl iki ile dört müzakere oturumu düzenlemektedir. Bunlardan en önemlisi her yıl düzenlenen Taraflar Konferansı’dır (Conference of Parties (COP)). Yaklaşık 25.000 katılımcıyla gerçekleştirilen COP BM tarafından düzenlenen en büyük konferans olma özelliğini taşımaktadır (UNFCCC, 2021a).

Çerçeve Sözleşmesi 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 197 ülke tarafından imzalanmıştır. Sözleşme’nin temel amacı iklim sisteminin insan kaynaklı tehlikeli etkilerden korunmasını sağlamaktır. Bu bağlamda Sözleşme’nin ana hedefi sera gazı emisyonlarını “insan kaynaklı (antropojenik) tehlikeli etkilerin iklim sistemine müdahalesini engelleyecek bir seviyede” tutmaktır. “Böyle bir seviye, ekosistemlerin iklim değişikliğine uyum sağlamalarına fırsat tanıyacak, gıda üretiminin sekteye uğramadığı ve kalkınmanın sürdürülebilir kılındığı bir zaman aralığında yakalanmalıdır.” Sözleşme geçmiş ve mevcut emisyonlardan büyük oranda kalkınmış ülkeleri sorumlu tutmaktadır. OECD’ye üye olan bu ülkelere Ek-1 ülkeleri denmektedir ve iklim değişikliği ile mücadelede başat rol üstlenmeleri beklenmektedir (UNFCCC, 2021d).

UNFCCC’nin yukarıda özetlenen amaç ve hedefleri bağlamında 11 Aralık 1997 tarihinde Kyoto Protokolü kabul edilmiştir. Karmaşık imzalama süreci sebebiyle 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe giren Kyoto Protokolü gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin emisyon azaltma hedeflerini uygulamaya geçirmeyi amaçlamaktadır. Toplamda, tarafların emisyon azaltım tutarı 2008–2012 arası 1990 seviyesine göre %5’tir. UNFCCC bu konuda sadece taraf ülkelerin gerekli politika ve araçları hayata geçirmelerini beklemektedir. 2012 yılında birinci taahhüt süresi sona erdiği için 2013–2020 arasını kapsayacak ikinci sürecin başlatılması adına 8 Aralık 2012’de Doha Değişikliği kabul edildi ancak 144 adet aracın onaylanmasını gerektirdiğinden henüz yürürlüğe girmemiştir (UNFCCC, 2021c).

Türkiye ve Paris Anlaşması

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yayınlanışından beş yıl sonra Paris İklim Anlaşması’nı keşfetti ve anlaşmayı onaylamayan altı katılımcı ülkeden biri olma özelliğinden vazgeçmiş oldu. 12 Aralık 2015 tarihinde kabul edilen Paris İklim Anlaşması 4 Kasım 2016 tarihinde yürürlüğe girdi. COP 21’de tarafların onayını alan anlaşma ülkeleri ortak bir zeminde buluşturmayı başarmış olması bakımından bir mihenk taşıdır. Bilindiği gibi anlaşmanın temel amacı küresel ısınmayı 2◦C’de durdurmak. Bu amacı başarmak için ülkelerin karbon emisyonlarını en kısa zamanda tavan değerine taşıması, 2050 civarında Dünya’nın net sıfır karbon emisyonuna ulaşması hedeflenmekte ve bunların başarılması için bir takım sosyoekonomik dönüşüm politikalarının izlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Uzun dönemli politikalarla gerçekleşmesi öngörülen bu dönüşüm için ülkelerin kendilerini Ulusal Katkı Beyanı ile bağlamaları kabul edilmekte ve beşer yıllık periyotlarda beyanlarını güncellemeleri beklenmektedir. İklim değişikliği ile mücadelede ormanlar gibi karbon yutaklarının önemi vurgulanırken, uyum kapasitesinin artırılmasına da dikkat çekilmekte. Paris İklim Anlaşması mevcut küresel ısınmada gelişmiş ülkelerin sorumluluğunu kabul etmekte, gelişmekte olan ülkelerin ilk grup tarafından desteklenmesi gerektiğini belirtmektedir (UNFCCC, 2021b).

Kyoto’ya nazaran daha esnek ve daha az bağlayıcı olan Paris İklim Anlaşması bu özellikleri bakımından devletler tarafından kabul görmekte ancak emisyon azaltımı konusunda başarılı olacağına dair daha fazla kuşku mevcut. BP Statistical Review of World Energy verileri üzerinden bakıldığında 2015 yılında 33.206 milyon ton olan küresel karbon dioksit emisyonu, 2019 yılında 34.357 milyon tona çıkmıştır. Pandemi sebebiyle 2020 yılında emisyonlardaki azalma yanıltıcı olacağı için 2019 değerleri kullanılmıştır. OECD ülkelerinin toplamına bakınca 2015 yılında 12.473 milyon ton olan emisyon değerinin sürekli azalarak 2019 yılında 12.140 milyon tona indiği görülmektedir. Dünya Kalkınma Göstergeleri veri tabanına göre aynı dönemde OECD ülkelerinin geliri yaklaşık 47 milyar dolardan 53,8 milyar dolara çıkmıştır. Ülkeler bazında incelendiğinde Almanya’nın emisyonları 2015’te 755,7 milyon tondan 2019’da 681,5 milyon tona düşmüştür. ABD emisyonları 2019’da 2015’e göre 136,2 milyon ton azalarak 5.029,4 milyon ton olmuştur. Aynı süreçte Almanya gelirini ortalama %1,64, ABD ise %2,46 artırmıştır. Mevcutta Dünya’nın en büyük emisyon salımını gerçekleştiren ülkesi olan Çin ise 2015–2019 boyunca artış çizgisini sürdürmüş ve 2019 yılında 9.810,5 milyon tona ulaşmıştır. Çin bu haliyle 2019 yılında toplam emisyonların %28,5’ini üretmiştir. Türkiye’ye gelecek olursak, emisyonları sürekli artış gösteren ülkemizin 2015’ten 2019’a karbon dioksit emisyonu %13 yükselmiştir. Bu dönemdeki ortalama gayrisafi hasıla artışı ise %4,16 olmuştur. Kısaca, dünyada toplam emisyon miktarı artmaya devam ederken, gelişmiş ülkeler Paris İklim Anlaşması’nın kabulünden sonraki süreçte karbon dioksit emisyonlarını azaltmış, aynı süreçte gelirleri artmaya devam etmiştir. Bu beş yıllık değerlendirme Paris İklim Anlaşması’nın sonuçları hakkında olumlu veya olumsuz yorum yapmak için yeterli değildir ancak 2019’da toplam emisyonların %35’inden sorumlu OECD ülkelerinin sürekli azalan bir eğilim sergilemesi, emisyon azaltım önlemlerinin kalkınmaya engel olmayabileceğini göstermesi bakımından önemlidir. Diğer taraftan Çin’in emisyonlarını artırmaya devam etmesi iklim değişikliği ile mücadeleyi sekteye uğratma olasılığını gündemde tutmaktadır. Başka bir deyişle, OECD dışındaki %65’lik emisyondan sorumlu ülkelerin atacağı adımlar Homo sapiens’in geleceği için kritik rol oynayacaktır.

Yukarıda ifade edildiği gibi taraflar kendilerini Ulusal Katkı Beyanı ile bağlamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti beyanında 2030 yılına kadar emisyonlarını 2012 yılına göre %21 azaltacağını ilan etmiştir. Türkiye’nin beyanına göre 2012 yılında enerji sektörü ülkenin toplam emisyonlarının %70,2’sinden sorumludur. Kalan kısmı sanayi %14,3, atık yönetimi %8,2 ve tarım %7,3 ile paylaşmaktadır. Buna göre, emisyon azaltımı için Türkiye beyanında sektörel politikalar önermiştir. Enerji sektöründe güneş ve rüzgara yatırım yaparak 2030 yılında 10 GW kurulu güce sahip güneş santrali ve 16 GW rüzgar santrali hedeflemektedir. Aynı zamanda hidrolik gücün tamamını kullanmayı ve 2030 yılına kadar nükleer gücü devreye almayı planlamaktadır. Bunlara ek olarak elektrikte kayıp/kaçağı %15’e indirmek ve kamuya ait tesislerin yenilenmesi ile küçük ölçekli enerji üretimini vurgulamaktadır.

Enerji Sektörü ve Emisyonlar

Türkiye beyanında enerji sektörünün karbon emisyonundaki 2012 yılındaki payını %70,2 göstermiş olmasına rağmen Dünya Kalkınma Göstergeleri’nden elde edilen verilerle oluşturulan aşağıdaki grafikte 2012 yılında elektrik üretiminin payı %40 civarında, ulaşımın payı ise %19 civarındadır. Her iki sektörün toplamı %60’ın altında kalmaktadır. Bu farka rağmen elektrik üretiminin ve genel olarak enerji sektörünün emisyondaki payının gittikçe artan büyüklüğü göz ardı edilmemelidir.

Şekil 1 Türkiye’nin Sektörel Karbon Emisyon Profilindeki Değişimi (Kaynak: Dünya Kalkınma Göstergeleri)
Şekil 2 2015–2019 Arası Kurulu Güç (Kaynak: TEİAŞ)

Peki Türkiye 2015–2019 arasında enerji sektörü, özelde elektrik üretimi ile ilgili hedeflerini gerçekleştirmesinde ne kadar katkı sağlamıştır? Enerjinin verimsiz kullanımı, dünya ortalamasının altında kişi başı elektrik tüketimi, yüksek enerji talebi ve dışa bağımlılık Türkiye’nin enerji profilini çizmektedir (Dış İşleri Bakanlığı, 2011). Bu gerçekler ve Ulusal Katkı Beyanı açısından 2015–2019 dönemini Şekil 2 ve Şekil 3 yardımıyla incelediğimizde 2016 ve 2017 yıllarında fosil yakıt kullanan tesislerin kurulu güçlerinde yaklaşık 2,5 MW’lık artış görülmektedir. 2017 yılında güneşte atılım yapılarak kurulu kapasite 3.420.7 MW’a çıkmıştır. 2015–2019 döneminde fosile dayalı artış 4.909 MW olurken, yenilenebilir enerjide 11.877,7 MW’lık bir artış sağlanmıştır. İncelenen bu dönemde Türkiye’nin hedefleriyle paralel bir politika izlediği söylenebilir ancak GWh bazında elektrik üretimine bakıldığında 2019 sonu itibariyle fosil kaynaklı üretim jeotermal+güneş+rüzgardan üretimin 4,5 katı olmuştur. Yukarıda bahsedilen emisyon artışının temel kaynağı bu sayede ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan 2030 yılında beyan edilen rüzgar ve güneşteki kurulu güce erişmesi emisyon azaltımını sağlamakta yeterli olmayacaktır.

Şekil 3 Enerji Kaynağına göre 2015–2019 Arası Kurulu Güçteki Yıllık Değişim (Kaynak: TEİAŞ)

Hesaplamalara göre Türkiye’nin toplam rüzgar potansiyeli 48 GW (ETKB, n.d.), güneş potansiyeli ise 46,8 GW’dir (Önenli, 2019). 2021 Eylül sonu itibariyle TEİAŞ verilerine göre güneşteki toplam kurulu güç 7,5 GW, rüzgarda ise 10,17 GW’a ulaşmıştır. Bu değerlere bakılınca Türkiye Ulusal Katkı Beyanı’nda taahhüt ettiği kurulu güce 2030’dan önce ulaşacaktır ancak düşük kapasite faktörleri sebebiyle, güneş ve rüzgar yanında diğer enerji kaynaklarının kullanılması kaçınılmazdır. Türkiye bu süreçte enerji güvenliğini sağlama hedefinden uzaklaşmadan, kömür santrallerine daha fazla lisans vermemeli, enerji verimliliğini, enerjide ar-ge’yi ve yenilenebilir kaynaklara yatırımı artırmayı öncelemelidir. Teknik ve teknolojide ilerleme ile, elektrik ve genel olarak enerji talebini azaltıcı iktisadi ve sosyal düzenlemeleri gündemine almalıdır. Bunları yaparken doğal kaynak kullanımında mali unsurları öne çıkarmak yerine halkın taleplerini ve teknik gereklilikleri göz ardı etmemek toplumsal refahın artması için elzemdir.

Bu kısa değerlendirmede vurgulanmak istenen nokta Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onaylamasının ülke adına önemli bir gelişme olduğu, fakat hemen her konuda olduğu gibi günü kurtarma amaçlı yaklaşımlar yerine gerçekçi, tutarlı ve toplumsal refahı önceleyen politikaların uygulanmasına ihtiyaç olduğudur. Değilse, Türkiye’nin elektriği Paris’e ulaşmaya yetmeyecektir.

Dr. Miraç Gül

Kaynakça

Dış İşleri Bakanlığı. (2011). Türkiye’nin Enerji Profili ve Stratejisi. Retrieved November 30, 2019, from http://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-enerji-stratejisi.tr.mfa

ETKB. (n.d.). Rüzgar. Retrieved January 10, 2020, from https://www.enerji.gov.tr/tr-TR/Sayfalar/Ruzgar

Önenli, Ö. (2019). Emission Reductions and Future of Energy Policies in Turkey. Are Renewables an Alternative? Middle East Technical University.

UNFCCC. (2021a). About the Secretariat. Retrieved from https://unfccc.int/about-us/about-the-secretariat

UNFCCC. (2021b). The Paris Agreement. Retrieved from https://unfccc.int/process-and-meetings/the-paris-agreement/the-paris-agreement

UNFCCC. (2021c). What is the Kyoto Protocol? Retrieved from https://unfccc.int/kyoto_protocol

UNFCCC. (2021d). What is the United Nations Framework Convention on Climate Change? Retrieved from https://unfccc.int/process-and-meetings/the-convention/what-is-the-united-nations-framework-convention-on-climate-change

--

--

Sosyal Demokrasi Gündemi

Çözüm ve değişimi temsil eden Sosyal Demokrasi’nin toplumda yeniden umut haline gelmesi için “Sosyal Demokrasi Gündemi” farklı bir bakış açısı sunmaktadır.